No exact translation found for "saliver"

Do you mean:


Examples
  • (Aci ve tatli) iki denizi saliverdi birbirine kavusuyorlar.
    مرج البحرين يلتقيان
  • Ey peygamber! Hanimlarina söyle söyle: 'Eger dünya hayatini ve zinetini istiyorsaniz, haydi gelin, sizi donatayim ve güzellikle birakip salivereyim.
    يا أيها النبي قل لأزواجك إن كنتن تردن الحياة الدنيا وزينتها فتعالين أمتعكن وأسرحكن سراحا جميلا
  • Ey iman edenler! Mümin kadinlari nikâh edip de sonra onlara dokunmadan bosadiginiz zaman, sizin için üzerlerinde sayacaginiz bir iddet hakkiniz yoktur. Derhal müt'alarini (mehirleri belirlenmedigi takdirde yararlanacaklari bir mal) verip onlari güzel bir sekilde saliverin.
    يا أيها الذين آمنوا إذا نكحتم المؤمنات ثم طلقتموهن من قبل أن تمسوهن فما لكم عليهن من عدة تعتدونها فمتعوهن وسرحوهن سراحا جميلا
  • Fakat onlar (sükürden yüz çevirdiler) bakmadilar. Biz de üzerlerine Arim selini saliverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemisli, ilginlik ve içinde biraz da sidir agaci bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
    فأعرضوا فأرسلنا عليهم سيل العرم وبدلناهم بجنتيهم جنتين ذواتي أكل خمط وأثل وشيء من سدر قليل
  • Savasta inkâr edenlerle karsilastiginiz zaman hemen boyunlarini vurun. Nihayet onlara üstün geldiginiz zaman bagi siki baglayip esir alin. Sonra harp agirliklarini atip, savas bitince de onlari ya karsiliksiz olarak, ya da fidye ile saliverin. Allah'in emri budur. Eger Allah dileseydi onlardan baska türlü de intikam alirdi. Fakat böyle olmasi sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onlarin amellerini asla bosa çikarmaz.
    فإذا لقيتم الذين كفروا فضرب الرقاب حتى إذا أثخنتموهم فشدوا الوثاق فإما منّا بعد وإما فداء حتى تضع الحرب أوزارها ذلك ولو يشاء الله لانتصر منهم ولكن ليبلو بعضكم ببعض والذين قتلوا في سبيل الله فلن يضل أعمالهم